AK Parti Kurucu İl Başkanı, 22. Dönem Çorum Milletvekili, 17. ve 18. Dönem Çorum Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, 4+4+4 şeklinde uygulanan 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin amacına ulaşamadığını söyledi. Bu sistemin esas amaçlarından birisi olarak öngörülen meslek liselerinin güçlendirilmesi sağlanamadığını dile getiren Külcü, diplomalı işsizlerin çoğaldığına vurgu yaparak, bu modelden acilen vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte sosyal medya hesabından açıklama yapan Muzaffer Külcü, 12 yıllık zorunlu eğitim modeline 2012-2013 eğitim-öğretim yılında geçildiğini hatırlattı.
Paylaşımında yeni sistemin amacından da bahseden Külcü, “Yeni sistemin amacı 28 Şubat sürecinin ürünü olan adı öyle konmasa da fiilen imam hatip okullarının orta kısımlarını kapatmayı hedefleyen sekiz yıllık kesintisiz eğitimin öğrenciler ve toplum üzerinde yarattığı tahribatı ortadan kaldırmaktı.
Bununla birlikte zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkararak toplumun ortalama eğitim seviyesini yükseltmek, kademeli eğitim modeli ile alan itibariyle okul seçip, bireylerin eğilim ve yeteneklerine göre tercihte bulunmalarının da önünü açmak planlanmıştı.
Böylece ortaokul kısmından itibaren yeteneğe ve tercihe göre okullara gidilebilecek, özellikle bir sonraki adım olarak meslek liselerinin önü açılabilecekti. Sonuçta lise eğitimi tamamlandığında daha nitelikli genç bir birey yetişmiş olacaktı” açıklamasında bulundu.
‘8 YILLIK KESİNTİSİZ EĞİTİM DÖNEMİN KUDRETLİ PAŞALARININ PROJESİYDİ’
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim modelinin bireysel farklılıkları ve yetenekleri dikkate almayan bir model olduğunu belirten Külcü, “Yatılı bölge okulları uygulaması ise küçük yaştaki çocuklarda pedagojik ve psikolojik sorunların kaynağı haline gelmişti.
Bölgesel eşitsizliklerin yarattığı altyapı imkânsızlıkları, eğitici kalite probleminin yarattığı farklar da yarışmacı lise ve üniversite modeli için bir çok bölge bakımından dezavantajlar doğurmaktaydı.
Bunlar ve benzer başkaca sorunlar toplumda birikince değişim zorunlu hale geldi. Bu toplumsal beklentiye uygun olarak hükümet 30 Mart 2012 tarihinde yasal değişikliği gerçekleştirdi. 13 yıldan beridir de kademeli 12 yıllık temel eğitim sistemi uygulanmaktadır” dedi.
‘TEMEL AMACINA ULAŞAMADI, ÇÜNKÜ…’
12 yıllık zorunlu eğitimin temel amacına ulaşamadığını vurgulayan Külcü, eğitimin ortalama seviyesinin yükselmesi, kişisel yeteneklere göre okul tercihinin yapılabilmesi, hükümetin okul yapımındaki istikrarlı yatırımları teorik olarak kulağa hoş gelse de istenilen sonuçlara ulaşılamadığının altını çizerek, “Çünkü yeni modelin esas amaçlarından birisi olarak öngörülen meslek liselerinin güçlendirilmesi sağlanamadı. Şu anda lise öğrencilerinin %35’lik kısmı meslek liselerine devam ederken, %65’lik kısmı diğer liselerde eğitim görmektedir. 12 yıllık temel eğitim sonrası ise hemen her öğrenci bir üniversiteye gitmeye çalışmaktadır. Her yıl 2,5 - 3 milyon öğrenci üniversite sınavına giriyor. 2025 yılında açıköğretim dahil olmak üzere ancak 850.000 öğrenci bir yükseköğrenim programına yerleşmiştir. Üniversite sonrası kendi işinde çalışacak küçük bir oranı hariç tutarsak, tamamına yakını memur olmak istemektedir. Devlet ise doğal olarak ancak yüzde onunu alabiliyor. Geride kalanı ise diplomalı işsiz oluyor” ifadelerini kullandı.
‘MESLEK LİSELERİ MEMLEKET MESELESİ’
Yeni sistemin temel iki kronik sorun oluşturduğunu dile getiren Külcü, meslek liselerinin memleket meselesi olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bunun ilki; meslek liselerinin arzulanan seviyeye ulaştırılamamış olması sebebiyle başka liseleri kazanamayan çocukların gittiği okullar haline dönüşmesidir. Bu okullar istenerek, özel tercihlerle gidilen okullar olmayınca buradaki eğitim sonrasında da istenilen teknik bilgi ve tecrübe yeterliliği oluşmamıştır. Bunun sonucu olarak Türkiye sanayisinin ara eleman problemi ortaya çıkmıştır. Beyaz gömlekli olarak tarif edilen mühendis ve benzeri pozisyondaki eleman ile vasıfsız işçi arasındaki işleri yapacak ara eleman sıkıntısı ortaya çıkmıştır. Büyük sanayi kentlerinde çok daha görünür olmakla birlikte, artık görece daha küçük kentlerde dahi bu sıkıntı yaşanmaktadır. Eğer meslek liseleri arzulandığı gibi yönetilebilseydi, bu okullar ara eleman sorununu çözebilirdi. Ülkenin büyümesi, kalkınması, refahı, ihracatı; sanayinin üretmesine, çalışmasına bağlıdır. Daha önce küçük yaştan itibaren çalışarak öğrenilebilen işler şimdi okul yoluyla yapılmak istenmiş ancak istenen sonuç oluşmamıştır.
‘SAÇIMIZI KESECEK BERBER BULAMAYACAĞIZ’
Zorunlu eğitimin 18 yaşına kadar devam etmesi çıraklık-kalfalık müessesesini de öldürdü. İlkokulu bitiren çocuğun babası elinden tutup bir ustanın yanına bırakırdı eskiden. Bırakırken mecazen eti senin kemiği benim derdi. Usta ise o çocuğu kendi evladı gibi gözünden sakınır, askere gidene kadar yetiştirirdi. Askerden gelince de çoğu imkan bulduğunda bir dükkan açardı.
Ne yazık ki yeni model bunu yok etmiştir. Bu hemen görünebilen bir sorundur. Bunun bir sonrasındaki tehlike ise ortada esnaf kalmayacak olmasıdır. Atalarımız ağaç yaşken eğilir demiştir. 18 yaşına kadar böyle bir sorumluluk almamış çocuk, ne yazık ki o yaştan sonra da bu sorumluluğu yüklenmemektedir. Eğer bu sistem böyle devam ederse korkarım on yıl sonra saçımızı kesecek berber, söküğümüzü dikecek terzi, musluğu takacak sucu bulamayacağız.
‘DİPLOMALI İŞSİZLER ÇOĞALIYOR’
12 yıllık eğitimin yarattığı ikinci büyük sorun ise diplomalı işsizler ordusudur. Bu eğitim modelinin doğal sonucu olarak lise sonrası her öğrenci bir üniversitede eğitimine devam etmek istemektedir. Üniversite sayısının çok yükselmiş olması da bunun için bir kolaylık oluşturmaktadır. Bu mezunların az bir kısmı, gerek devlet gerekse özel sektörde iş bulabilmektedir. Kalanı ise işsizler ordusuna katılmaktadır. Diploması olan ancak aldığı eğitim dışında herhangi bir mesleki yeterliliği ve tecrübesi olmayan ortada kalmış vasıfsız bir eleman olmaktadır. 16 yıllık eğitimden sonra inşaatta,tarlada, bahçede çalışan onlarca tanıdığımız var. En bilinen örnekleri ise atanamayan öğretmenler meselesidir. Aslında atandığı zaman öğretmen olacaktır, henüz eğitim fakültesi mezunudur. Fakat hepsi devletten atama beklemektedir.
Bu belirttiğimiz hususlara başkaca tespitler de eklenebilir. Aynı sekiz yıllık kesintisiz eğitim gibi bu da toplumda bir memnuniyetsizlik doğurmuştur.
‘BAKAN TEKİN, DEĞİŞİM KONUSUNDA TOPLUMUN BEKLENTİSİNİN YÜKSEK OLDUĞUNU SÖYLEDİ’
Bu eleştirilere duyarsız kalmayan Milli Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin yukarıdaki değerlendirmelerimizi teyit eder açıklamalar yaptı. Sayın Bakan hem bir üniversite hocası olması hem de uzun süre MEB müsteşarlığı yapmış olması hasebiyle bence değişim için bir şanstır. Kendisi değişim hususunda toplumsal beklentinin çok yüksek olduğunu söyledi. 12 yıllık eğitimin kısaltılmasının doğru olacağı yönünde bir beklentinin haklı da olduğunu ifade etti.
‘ZAMAN KAYBETMEDEN YENİ MODELE GEÇMELİYİZ’
Bu açıklamayı toplumun değişikliğe hazırlanması yönünde ilk açıklamalar olarak değerlendiriyorum. Siyaset kurumu her zaman böyle çalışır. Önce toplum hazırlanır, konunun doğrudan ilgilisi olmayanların da o konu üzerinde düşünmesi sağlanır. Sonra da konu olgunlaştığında gerekli yasal düzenleme yapılır. Kişisel görüşüm de temel eğitimin süresinin çok uzun olduğu yönündedir. Umarım konu Ankara’nın yoğun gündemi içerisinde kaynayıp gitmez ve çok zaman kaybetmeden önümüzdeki eğitim- öğretim yılında yeni modele geçmiş oluruz.”




