Hariciler, sadece Sıffin Savaşına katılanları değil, onları tasvip edenleri de kafir sayıyorlardı. Bu nedenle ilk defa Hz. Ali’ye isyan etmişlerdi. Bu isyankar tavırlarını Muaviye’nin öncülüğünü yaptığı Emevilere karşı da sürdürüyorlardı. Bu nedenle Hariciler üzerine zaman zaman ordu gönderiliyordu.
Ömer b. Abdülaziz, bu ihtilafı aldırmak ve bu isyanlara son vermek istiyordu. Irak valisi Abdülhamit’e mektup göndererek onları Kur’an ve Sünnete uymaya davet etmesini söyledi. Ancak Hariciler, bu çağrıya uymadılar. Bilakis Halife’nin ordusuna saldırdılar. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz, Mesleme b. Abdülmelik’i bir grup askerle gö nderdi ve Irak valisi Abdülhamit’in aradan çekilmesini emretti.
Ömer b. Abdülaziz, sorunu savaşla değil, diyalogla çözmek istiyordu. Hicretin 100. yılında Cuha nahiyesinde Beni Yeşker kabilesinden Şevzeb diye tanınan Bestam adında bir Harici etrafına topladığı kişilerle devlete isyan etmişti. Ancak Ömer b. Abdülaziz, Kufe valisine bir ferman gönderdi:
“Hariciler kan dökmedikçe veya yeryüzünde fesat çıkartmadıkça asla onları tahrik edici bir davranışta bulunma. Şayet buna tevessül ederlerse o zaman onlara karşı koyman helaldir.”
Irak valisi Abdülhamit, Kufe askerlerinden iki bin kişilik bir kuvvetle Muhammad b. Cerir’i gönderdi. İbni Cerir, varıp Bestamın karşısına konuşlandı fakat taarruz etmedi. Zira Halife Ömer, Bestam’a da bir mektup yazmıştı:
“İşittim ki Allah yolunda ayaklanmışsın. Halbuki bu k onuda sen benden daha haklı değilsin. Gel görüşelim. Eğer biz haklıysak sen de insanların girdiği yola gir. Eğer sen haklıysan gereğini yapalım.”
Bunun üzerine Şevzep, iki temsilcisini gönderdi. Halife, bunlarla Şam yakınlarında Hanasıra mevkiinde görüştüler.
Her iki taraf da tezlerini ortaya koydu. Uzun müzakerelerden sonra Halife’nin ikna edici, yumuşatıcı, insaflı ve adil tavrını gören bu iki Harici, Halife’nin haklı olduğunu kabul etti.
Ancak kendisinden sonra Yezid b. Abdülmelik’in halife olmasını uygun bulmadıklarını söylediler.
Ömer b. Abdülaziz de “Bu işi ben yapmadım, başkası yaptı” diyordu. Ama onlar da niçin düzeltmiyorsun, diye bastırıyorlardı. Zira Hariciler, bu konuda ciddi endişe duyuyorlardı.
Aslında Ömer b. Abdülaziz de kendisinden sonra istişareyle seçilmiş, şura esasına dayalı bir halife adayı bırakmak istiyordu. Şuranın kararı ve ümmetin hür iradesiyle biatı sonucu yeni halife göreve başlamalıydı. Ancak ortam buna
uygun değildi. Emeviler, Ömer’e bile tahammül edemiyorlardı. Ömer b. Abdülaziz de Yezid’in veliaht olmasından hoşnut değildi. Haricilerin eleştirileri üzerine “Bana üç gün izin verin” deyip huzurlarından ayrıldı.
Bu tartışma, başta saray çevresi olmak üzere herkes tar afından duyuldu. Ümeyye hanedanı ve saray çevresi, bu gelişmelerden oldukça huzursuzdular. Heyetin sorusuna Halife’nin olumlu cevap vermesi üzerine önceki halife Süleyman’ın Ömer’den sonra veliaht tayin ettiği Yezid’i halifelikten uzaklaştırmasından korktular. Sabırları tükendi. Artık oyalanma zamanı değil deyip Ömer b. Abdülaziz’i ne pahasına olursa olsun derhal tahttan indirmeye, zehirleyerek de olsa öldürmeye, onu ortadan kaldırmaya karar verdiler.