Feci depremin ikinci haftasına girdik. 
Mucize kurtuluşlar devam ediyor. 
222.saatte Melike İmamoğlu mesela. 
Ancak acı üzerine acı hiç bitmeyecek. Kurtarma telaşı bittiğinde insanlar, yakın, eş-dost, akraba ve arkadaşlarının yokluğuyla yüzyüze gelecekler.  
Onların yerleri hep boş kalacak. 
Evde, iş yerinde, devlet dairesinde, okulda, camide, mahallede hatta kahvehanede… 
"3 Şubat'ta şurada, 4 Şubat'ta burada, 5 Şubat'ta işte orada idiler" denecek. 
Bu satırları yazarken bile duygulanmamak, taş yürekli olmak demek. 
** 
6 Şubat'tan beri doğal olarak televizyonlar, basın-yayın organları, sosyal medya deprem gündemli haber ve yorumlarda bulunuyorlar. 
Enine boyuna deprem gerçeğini anlatıyorlar, gelmişine-geçmişine, sebebine-sonucuna vurgu yapıyorlar.  
Mucize kurtuluşlara ekran karşısında bizler de oradakiler kadar seviniyor, sevinç gözyaşı döküyoruz. Tabi, biz sıcak evimizde ya da iş yerimizde, onlar sahada.  
O kurtarma çalışmalarına katılan bilimum kardeşlerimizi can-u gönülden tebrik ediyoruz, takdir ediyoruz.  
Aziz okuyucular,
Yazılmayanları, yazma, bilinmeyenleri öğretme, hissedilemeyen duyguları ortaya çıkarma iddiası ile bu yazıları yazmış değiliz. 
Ulusal ve yerel bazda nice köşe yazarları bilgi ve his dolu cümlelerle meramlarını gazete ve internet sayfalarında yeterince dile getiriyorlar. 
Biz, kendi çapımızda tarihe not düşme adına duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Kolayına kaçıyoruz aslında. Deprem bölgesine gidip olup-bitenleri aynelyakın görmeden, ter dökmeden uzaktan gazel okumak çok sahice değil, biliyoruz. Ama ne yapalım elimizden bu geliyor.  
Üzgünüz… 
** 
Yardımlar akıyor adeta çok şükür. Tüm dünya seferber oldu.  
Kardeş ve Müslüman ülkelerden gelen el uzatmalar gerçekten göz yaşartıcı değil mi? 
Haberlerde ve gazetelerde görüyoruz:  
Azeri bir kardeşimiz eski arabasıyla yatak-döşek ne var ne yok yüklemiş çıkmış gelmiş. 
Etyopya(Habeşistan), Miyammar, Filistin, Pakistan, Afganistan vs. ülkelerden kendileri ihtiyaç içinde olmalarına rağmen güçlerinin yettiği kadar yardım toplayıp göndermişler. 
Bunlar "kardeş çağırmadan gelendir" diyenler/denilenler. 
Çağırmadan gelen kardeşlerimize selam olsun. 
Siyaseten ülkemize olumlu/olumsuz bakan dünya ülkeleri de kötü günümüzde yanımızda oldular. 
Ülkemiz insanları zaten doğudan batıya, kuzeyden güneye seferberlik içinde. 
** 
"Kem söz ve fiil sahibinindir" düsturu gereği dâhili bedbahtlara değinmeye lüzum görmüyoruz. Onlar kendi inlerinde, kinlerinde, dinlerinde kalsınlar. 
Biz, yasımızı tutacak, yanlışlarımızı düzeltecek, doğrularımızı artıracak, olup-bitenlerden ders alarak yolumuza devam edeceğiz.  
Zira hayatın doğal akışı sürmek zorunda.  
Yazımızın sonunda Prof. Dr. Hayrettin Karaman hocamızın iki cümle duasına yer veriyoruz: 
"Allah'ım! Dünyada vücudu veya kalbi yananları ahirette yakma!" 
"Allah'ım! İnandık imam getirdik ki senin rahmetin öfkene galiptir. Galip olan rahmetine sığınıyoruz; günahlarımızı bağışla, eksik kulluğumuzu lütfunla ikmal eyle ve her iki cihanda bize iyi/hayırlı olanı ihsan eyle!" 
Amin..