Son yıllarda büyük bir hayran kitlesi kazanan Çorumlu genç müzisyen Emre Fel, hayat hikayesini Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Genc'e anlattı.
Gençlik yıllarını Çorum'un Alaca ilçesinde geçiren Yeni Anadolu müziğinin sevilen ve en çok dinlenilen temsilcilerinden biri olan Emre Fel, Çorum ve Amasya'da başlayan hayat hikayesini paylaştı.

Futbolla haşır neşirken lisede müzik öğretmeninin yol göstermesiyle rotayı müziğe çeviren Fel, kıraathanede çalışıp ilk gitarını aldı.
Ardından sözler yazdı. Geçen sene ‘Sana El Pençe Durmam’ şarkısı, kıyafetleri, takıları ve saçlarıyla dikkatleri çekti.
50. Pantene Altın Kelebek Ödülleri’nde En İyi Çıkış Yapan Şarkıcı ödülünü kazandı.
Emre Fel şimdi yeni şarkısı ‘Hayır Gelmez’i çıkardı.
Hürriyet Gazetesi'nde Emre Fel ile yapılan röportaj, şu şekilde yer aldı;
Hayatımıza bir sene önce güm diye girdin. Kimi müziğine rock, kimi Anadolu rock, kimi pop dedi. Sen tarzını nasıl anlatırsın?
‘Yeni Anadolu’.
Nedir ‘Yeni Anadolu’ tarzı?
Bunun temelini 2018 yılında attım. Farklı bir şey yapma çabasında değilim ama farklı olduğumu bir yerde gösterme tarafındayım. Yaptığım müzik ve altyapı daha bu döneme ait. Vokal ve sözleri dinleyince sanki eski bir şarkı dinliyormuş gibi hissediyorsunuz. Yani yeni kısmını müzikten alsın, Anadolu kısmını söz ve vokallerden alsın istedim. Aslında ‘Anadolu rock dediğimiz tarz bu dönemde çıkmış olsaydı nasıl olurdu’ sorusunun cevabını görüyoruz. Bu ismi de 20’lerimde müziğe ilk başladığım zaman koydum. Şimdiki kafamla isim koyma çabasına girer miyim bilmiyorum.
Müziğini hiç dinlememiş birine nasıl anlatırsın?
Yaptığım iş müzikteki eski ve yeni dönem arasında bir köprü vazifesi görüyor. Yani seni bu
dönemden alırım, eskilere götürür, bir göz kırparım, sonra tekrar buraya getiririm.
Kliplerindeki kıyafetlerin, takılar ve duruşun bir imaj mı yoksa gerçek sen misin?
Dışarıdaki Emre Fel’le evdeki Emre Fel’in tek farkı dışarıda saçlarım açık, evde toplu. Hepsini kendim alıp istediğim için giyiyorum. Ve hep böyleydi.
Amasya ve Çorum’da büyüyorsun... Küçük yerlerde bu tarzınla çok dikkat çekmiyor muydun?
Neler çektim o zamanlar! Fazlasıyla zordu... Oraları eleştirmek için demiyorum, ki anlıyorum da... Küçük yerlerdi. Amasya çocukluğum, Çorum benim gençliğim. İlkokulu ve ortaokulu babamın memleketi Amasya, Taşova’da okudum, 10 bin nüfusu vardı. Lisede annemin memleketi Çorum, Alaca ilçesine geçtik. 20 bin nüfuslu orası da. Çocukluk zamanımda şu üçgen, yukarı doğru saçlardan yapardım, bukalemun gibi renkli; müdür yardımcısı saçımı kesmişti.
Okula o saçla gidersen...
(Gülüyor) Hep saklıyordum aslında, suyla saçlarımı arkaya doğru yapıştırırdım. Boyalı uçları yakaların altına sokuyordum. Liseye geçtiğimde de askeri postalların içine okul pantolonunu sokardım, motorcular gibi. Sarı saçlarım uzun, ortadan ayrılmış, garip bir çocuk olarak görünüyordum. Küpelerim vardı, yırtık ya da kısa paça pantolonlar da giyerdim. Kısa paçalardan dolayı “Maddi durumun kötüyse sana pantolon alalım” diyenler olurdu. Dışarıda “Bu nasıl tip”, “Biz nerede yaşıyoruz” derlerdi. Ama o başkaldırıyı orada yapmasam belki bugünü göremezdim.
Tarzının Barış Manço’ya benzetilmesine ne diyorsun?
Öncelikle estağfurullah diyorum. Baba adamlar ve onları çok seviyorum. Hiçbiri gibi olmaya çalışmıyorum, çalışmadım. Sadece müzikte değil, genel hayatımda kendim olmak istedim. Tabii “Barış Manço, Cem Karaca göçtü ama sen geldin ve o tadı alabiliyoruz” demeleri benim için çok güzel.
Onları taklit ettiğin eleştirilerine ne dersin?
Bu taklit değil. Saçım, sakalım Anadolu rock yapmaya başladıktan sonra gelmedi, 2017’den beri saçım böyle. Takı takmayı da hep severdim. Sesim Cem Karaca’yı andırıyor olabilir. Çünkü onunki de pes. Ama ben farklı olmak için de çalıştım. Zaten onlar gibi olamayız, hiç kimse olamaz. O konuda çok ince bir çizgideyim. Özgünlük ve taklit arasında ince bir çizgi var. Biraz kaçırırsam taklide kayarım, bu kafayla devam edersem inşallah özgün olma yolunda ilerliyorum.
Sence dinleyici neden seni sevdi?
Genelde insanlar eskiyi konuşuyor, retro saatler takıyor, retro giyiniyor. İnsanlar o tarafı özlüyor, birinin bu taşın altına elini sokması lazım dedim. ‘20 yaşında bir adamsın, bunu kaldırabilir misin, meydan bu meydan’ diyerek o taşın altına elimi soktum. İnsanlara demek ki derdimi anlatabildim, onlar da anlayabildiler. Ne mutlu bana.
‘ÇEVREM GENİŞTİR AMA ÇEMBERİM ÇOK DARDIR’
Nasıl bir ailede yetiştin?
Babam fırıncı, şu an emekli. Annem ev hanımı. Üç kardeşiz, ben en büyükleriyim.
Ailede hiç müzisyen yok, müzik yapmak senin gönlüne nasıl düştü?
Annemin de babamın da sesi güzeldir. Babam çocukluğunda gül ağacından kaval gibi üflemeli enstrümanlar yaparmış. Ama profesyonel müzik yapan yoktu. Lisede futbol oynuyordum aslında ama müzik dersinde bir şarkı okudum, müzik öğretmenim çok beğendi. Başlarda utanıyordum ama zamanla açıldım ve her müzik dersinde şarkı söyler oldum. Lise 3’e geçince müzik öğretmenim Seval Boztepe “Artık bir şey çalman gerekmiyor mu? Mesela gitar çalabilirsin” dedi. “Hayır, ben futbolcu olacağım” dedim. Ama sırf o üzülmesin diye yazları, boş zamanlarımda kıraathanede çalıştım ve 350 liraya bir gitar aldım. 3 ay kurs gördüm. İlk şarkımı yazdım ve sonra futbol benim için kül oldu.
Müzik dünyasında daha yalnız biri gibi geliyorsun bana...
Öyleyim. Biraz da ben seçtim. Kimseyle dost olabilecek kadar sohbetim de olmadı. Zaten hep şunu derim; çevrem geniştir ama çemberim çok dardır. O çembere sokabildiğim ailem, eşim, varsa da bir-iki dostumdur. Daha fazlasıyla her anlamda zarar görebileceğimi düşünüyorum.
‘LİNÇLENMEK BENİ NE YÜCELTİYOR NE DERİNE İNDİRİYOR’
Şöhret oldun. Haliyle iyi-kötü yorumlar, eleştiriler hatta linçler de oluyordur. Bunlar seni nasıl etkiledi?
Bir ara şarkılarımdaki Osmanlıca kelimelerden dolayı “Abi sen ne anlatıyorsun” gibi şeyler söylendi. ‘Müşküle tabi zulüm’, ‘Müşteki zati gönül’ sözleri üzerinde duruldu, eleştirildi. Hiçbir yoruma bir şey yazmadım. Bunu diyenler bir baksınlar gerçekten anlamsız mı? Bir anlama gelmiyorsa beni taşlasınlar. Ama ben o sözleri ilmek ilmek yazdım. Bir yerden bir şey sırıtıyor mu, telaffuzuma uyuyor mu? Bir söz yazmak ne aşamalardan geçiyor. Linç durumu aslında beklediğim bir şeydi. Eğer linçlenirsem ne yapacağımı zaten öncesinde planlamıştım. Bu beni ne yüceltiyor ne derine indiriyor. Müziğimi iyi buluyorsan neden iyi olduğumu, kötü buluyorsan neden kötü bulduğunu söyle, onu dikkate alırım.
Yeni şarkın ‘Hayır Gelmez’ çıktı...
Kendi içerisinde bir anısı, hikâyesi yok, birine yazılmış bir şarkı değil. Farklı türden bir hikâyesi mevcut.
Klibinde göğsündeki kıllarını eleştirenler olmuş...
Bereketli olur derler (gülüyor). Asla bilerek yapmadım. Demek o an öyle istemişim, orada sanırım kendimi daha güzel hissettim.
‘EŞİMİ TANIDIKTAN SONRA BİRAZ DAHA AŞK ŞARKILARI AĞIR BASTI’
Seni ilk duyduğumuz şarkın ‘Sana El Pençe Durmam’ın klibi 140 milyondan fazla izlenmiş. Bunlar gerçek rakamlar mı?
O şarkının öncesinde de sonrasında da asla görüntülenme, sahte rakamlar satın alma gibi şeyler yapmadım. O konularda çok cahilim. Nasıl yapılıyor bilmiyorum. Asla öyle bir şey de istemiyorum. Batarsak batarız, çıkarsak çıkarız, ben hakkım neyse onu görmek istiyorum. Şimdi yeni şarkım çıktı, ‘Hayır Gelmez’, bakıyorsun 600 bin izlenmiş. Bu da aslında bir cevap.
Şarkı sözlerini sen yazıyorsun. Osmanlıca sözler olduğunu da söyledin... Osmanlıca biliyor musun?
Yaşadığım yer itibariyle büyüklerim Anadolu ağzıyla konuşuyordu. Onlardan şarkımda kullandığım ‘müşkül’ gibi kelimeleri duyardım. Çok fazla eski şarkı dinledim, o kelimelerin çoğu orada da kullanılıyor. Birçoğu beynimin arkasına attığım kelimeler oldu. Şarkı yazarken çıktı. O kelimelerden birisi de ‘müşteki’ydi. Yoksa oturup Osmanlıca çalışayım, ben oradan ilerleyeyim gibi bir gayem olmadı. Hiçbir zaman da olmayacak.
Şarkı sözlerinde aşk da var. Bu şarkıları yazacak büyük aşklar yaşandı mı?
Benim bu işe başlarken kendime ‘Emre en az yazacağın şarkı aşk şarkısı olsun. Köylüyü, çiftçiyi, dünyada olanları anlat. Aşka bağlı kalma, eğer bunun içine girersen sürekli aynı şeyi tekrarlayacaksın’ dedim.
Bu sözünü pek tutmamışsın...
Sanıyorum ki 3,5 sene önce eşimi tanıdıktan sonra biraz daha aşk şarkıları ağır bastı.
Sen evli misin?
Tabii. Bir sene oldu.
Bilmiyordum, mutluluklar. Siz tanıştıktan sonra popüler olmuşsun. Şöhret de aşkınızı etkilememiş. Çok mu seviyorsun?
Elbette, yoksa buralara kadar kısa sürede gelmezdi.
Çocuğunuz var mı?
Yok. Ama bir kedimiz var.




