Dünya hızla değişip dönüşüyor. Her şeyde olduğu gibi âlimlerimiz, ilahiyatçılarımız, imamlarımız da nasibini aldı, alıyor... İslam'ın ilk emri "oku" olmasına rağmen okumadan, bilgi sahibi olmadan hiçbir kaynak belirtmeden, yalın olarak aklını öne çıkararak sadece eleştirenlerimiz çoğaldı. Hele birde mesele dini bir konu ise her önüne gelen ve ağzı olan herkes ahkâm kesiyor. 
Ortalıkta dayanağı olmayan o kadar yalan, yanlış bilgi ve zorlama yorumlar var ki hayret etmemek mümkün değil. Ehli olan insanların kendi aralarında tartışması gereken konular, televizyonlarda şova dönüştürülüyor. Hali ile bunlardan da birçok insan etkileniyor. Zaten büyük çoğunluğumuz dini okuyarak değil, dinleyerek öğrenenlerdeniz. En ufak bir teknolojik ev aleti, makina, telefon aldığımızda hemen kullanım kılavuzuna bakıyoruz. Nasıl kullanılmalı? Nelere dikkat edilmeli? Dikkatle okuyoruz. Fakat Yüce Allah'ın Müslümanlara gönderdiği Yüce Kitabını ve Resulünün ilahi emirlerini nasıl uygulayarak yaşadığını merak ederek sahih kaynaklardan okuyup araştıranımız yok. Kim ne dese ona inanıyoruz. Bir atasözü vardır; "Yarım doktor candan, yarım imam dinden eder" diye. Peygamberimiz "Fitne uykudadır. Fitneyi uyandırana Allah lanet etsin!" buyurmuştur. "Ahir zamanda, âlim ve ilim azalır, cahillik artar. Cahil ve sapık din adamları yanlış fetva vererek fitne çıkarır, doğru yoldan saptırırlar." (Buhari) En büyük fitne ümmetin inanç değerlerinin kotları ile oynayarak sahih inanç değerlerimiz konusunda kafalarda soru işaretleri oluşturmaktır. Bu tür söylemler aynı zamanda ümmetin birliğini bozan ve islam toplumunun sosyal hayatını ihlal eden yanlış hareket ve söylemlerdir. 
Yirmi sekiz Şubat döneminde dini değerlerimiz baskı altına alınmış ve müslümanlar sindirilmeye çalışılmıştı. Başörtüsü zulmünün yanında, İmam Hatip Liseleri üzerinde bir takım oyunlar oynanmış, kat sayı zulmü ile adeta imam hatip öğrencileri ve velileri cezalandırılmaya çalışılmıştı. İlahiyat fakültelerinin de bir kısmı kapatılmış kalanlarına ise yirmişer öğrenci kontenjanı tanınarak İmam Hatip ve İlahiyatlar kapanma noktasına getirilmişti. Son on sekiz yılda bir takım aksaklıklara rağmen elhamdülillah başörtüsü zulmü ve kat sayı zulmü sona erdirildi, çok sayıda imam hatip ortaokulu ve hemen hemen her ile İlahiyat fakülteleri açıldı. Her ile ilahiyat fakülteleri açılınca gerçekten çok sevinmiştim. Akademik olarak dini değerlerimiz üzerinde birçok çalışmalar yapılır, dini değerlerimiz konusunda insanlarımız daha çok bilgilendirilir, islami hassasiyetlerimiz daha çok gelişir ve yaygınlaşır diye. Maalesef umduklarımızı ve beklentilerimizi bulamadık. Çok samimi, ihlaslı, iyi niyetli, gayretli kardeşlerimizin yanında heva ve heveslerinin peşinde koşan, şov yapmaya çalışan, o yok, bu yok, o uydurma, safsata, bu sahih değil diyen, ayetlere kafasına göre zorlama yorumlar yapanların sayısı da çoğaldı. Bunların, Yüce Rabbimizin varlığından, birliğinden azametinden, kudretinden, sonsuz ilminden, verdiği rızık ve nimetlere şükürden, ibadetlerin feyzinden, bereketinden, hikmetlerinden, Emribilmağruf nehyi Anil münkerden, sorumluluk bilincinden bahsettiklerini görmedim. Gördüğüm kadarı ile bunların aklı, Kur'an ve Sünnet 'in önüne geçirme gibi bir hastalıkları var ve sürekli bunu pompalıyorlar. Geçenlerde şöyle bir paylaşım gördüm; "Ne Resul ve Nebi'nin bizim üzerimizde, ne de bizlerin onların üzerinde bir hükmü yoktur." yorumu sizlere ait.
Uzun zamandır sosyal medyada sıkça paylaşılan ama alıntının kime ait olduğunu bulamadığım ilginç bir yazıyı Burada aynen sizlerle paylaşmak istedim. "Adını bilmediği ama künyesiyle tanıdığı, Ebû Hanife'nin binlerce talebesi olup, bunların kırk kadarı müçtehit mertebesine ulaşmış olduğu halde bizim ilahiyat hazırlık talebesi Nisa Nur, İmam-ı Azam'ın içtihatlarına kafa tutuyor. Utanmıyor çünkü o mutlu. İlahiyat 4. Sınıf öğrencisi Özgür Can'ın okumaya vakit bulamadığı kitapları derleyen, toplayan, yazan, bir hadis için binlerce kilometre giden İmam Buhari, Özgür Can'ın derin tenkitlerinden kurtulamıyor. Çünkü Onun Google var ve çok mutlu.
66 yaşında hapis cezası olarak kuyuya atılan ve 15 senelik bu zamanda ezberden öğrencilerine 30 ciltlik El Mebsut isimli fıkıh usulü kitabını yazdıran İmam Serahsi'ye, sehiv secdesi yapmayı bilmeyen İlahiyat 2.Sınıf öğrencisi Betül kafa tutuyor. Abdullah İbni Mesud hadis rivayet ederken yüz şekli değiştiği, nefesi kesildiği, titrediği halde, ilahiyat 2. Sınıf öğrencisi Umut can Hadis okurken veya kendisine okunurken bacak bacak üstüne atıyor. Çünkü olabildiğince edepsiz ama bir o kadar mutlu. Er-Razi, hadis için ilk çıktığı yolculuğu yedi sene sürdü. Yaya olarak yürüdüğü yollar bin fersah kadardı. İlahiyat 1. Sınıf öğrencisi Şeyma dolmuşla gidip geldiği fakülte yollarında Hadislerin sıhhat durumunu tartışıyor. İmam Buhari gece uykudan uyanır, lambasını yakar, hatırına gelen faydalı bir şeyi yazardı. Hatta bir gecede yaklaşık yirmi defa kalktığı olurdu. İlahiyat 1. Sınıf öğrencisi Mert sabah namazına kalkmadığı halde hadis tenkiti yapıyor. İlahiyat 4. Sınıf öğrencisi günlük 10 sayfa okumadığı halde, İbn Cerir 40 yıl boyunca her gün 80 sayfa yazdı. Ama İbni Cerir bir ilahiyat öğrencisi kadar cüretkâr değildi. Çünkü onun Google ve ahkâm keseceği sosyal medya hesapları yoktu. Mezhep İmamı olan İmam Mâlik'e kırk soru sorulmuş¸ otuz altı tanesine 'Bilmiyorum' cevabını verdiği halde, ilahiyat 2. sınıf talebesinin altından kalkamadığı mesele yok. Demek o yüzden mezhep beğendiremiyoruz. Mevlana'ya sormuşlar: "O kadar okur, o kadar yazarsın. Peki, ne bilirsin? O da cevap vermiş: "Haddimi bilirim! Dileğimiz o ki Yüce Rabbimiz bu kafadaki hadsizlere haddini bildirsin, ıslah eylesin ve hidayet nasip eylesin...
Peygamberimiz "Müminin ferasetinden korkunuz çünkü o Allah'ın nuru ile görür" buyurmuştur. Ey Rabbimiz bu ümmeti senin nurun ile görenlerden eyle. Yolunu şaşırmışların fitnelerinden ve şerlerinden de emin eyle.