Bu yazımızda da şeytanın hile ve tuzaklarına devam edeceğiz; “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın! Her kim şeytan’ın adımlarına uyarsa, şüphe yok ki o şeytan çirkin ve merdud şeyleri emreder...” (Nur Suresi, 21)
İnsan Allah'ın yeryüzündeki yarattıkları içerisinde, en güzel olarak şekillendirip, akıllı bir varlık olarak yarattığı, sayısız nimetler lütfettiği, sorumlulukları olan, kalbi ve ruhu imanla süslenen, üstün meziyetlere sahip olan bir varlıktır. İnsanın bu üstün meziyetlerini koruyabilmesinin yolu ise nefsin ve şeytanın şerlerinden korunabilmesidir.
Nas suresinde “Deki insanların kalplerine vesvese veren, pusuya çekilen cin ve insan şeytanların şerlerinden insanların Rabbine, Melikine ve ilahına sığınırım”. Bu sure nazik olduğunda peygamberimize ey Allah’ın resulü insanlardan da şeytan mı var? Diye sorulduğunda; peygamberimiz şeytan sadece vesvese verir. Şeytanın kontrol altına aldığı insanlar ise insanları günaha zorlarlar. Onlar daha tehlikelidirler. Buyurmuştur. Eğer birisi sizi Allah'a imandan saptırarak, ibadetlerden alı koymanın yollarını arıyor, Allah’ın haram ve yasak kıldığı bir şeye zorluyor veya teşvik ediyorsa hiç şüphesiz bilmiş olun ki şeytan onu devreye sokmuştur. Zümer 36-39’da Allah’ın doğru yolunu bırakıp, yasaklarını çiğneyip, emirlerine itibar etmeyenlerin mutlaka şeytanın tuzağına düşecekleri bildirilir.
İnsanı şeytana tutsak eden nefsi hastalıkların başında iman zafiyeti, övünmek, kendini beğenmek, aç gözlülük, hırs, gösteriş, cehalet, kincilik, isyankârlık, haddi aşmak, mal ve dünya sevgisinde aşırıya kaçmak ve şüpheye mahal verecek davranışlar gelir. Nefis bu tür hastalıklardan kurtulup kudret sahibimizin Allah olduğunu anlayarak, onun iradesine tam teslim olduğunda, insanın maneviyatı güçlenerek erdem ve fazilete ulaşmış olur. Peygamberimiz itikâftayken hanımı safiye annemiz ziyaretine gelir. Gecenin karanlığında onu eve götürürken iki sahabeyle karşılaşır ve onlara “bu eşim safiyedir” deyince, bildik ey Allah’ın resulü bunu neden söyleme ihtiyacı hissettiniz demeleri üzerine, peygamberimiz “Şeytan insanoğlunda kanın akışı gibi akar. Ben sizin kalbinize bir şey fısıldamasından korktum” buyurmuştur. Şüpheye veya fitneye mahal verecek davranışlardan da kaçınmak gerekir.
Bazen de iman zafiyetinden dolayı önce beyinde evham ile başlayan gerilim, gönülde sıkıntı, darlık, dalgınlık, unutkanlık, baş ağrısı, uykusuzluk, halsizlik ve sinirsel bunalıma dönüşür. Kararsızlıktan ve karamsarlıktan irade gücü sarsılır. Bu duruma gelen kişi ibadetlerden koparak kendisini bir boşlukta hisseder. Şeytanın tamda istediği budur. Şeytan, günahları insanlara güzel ve de cazip bir şey olarak gösterir. Örneğin, iki kişi tartıştıklarında işi kavgaya kadar götürebilirler, hatta küçük bir tartışma cinayetle sonuçlanabilir. Çünkü öfkede akıl yoktur ve öfke hâkim olduğunda, insan sağlıklı düşünemez. Sonuç olarak, taraflardan biri mezara, diğeri de hapse gider. Şeytan bunalan ve irade gücünü kaybeden kişinin önce imanını sorularla sarsmaya sonra ibadetlerden alıkoymaya daha sonrada suç ve günah işlemeye teşvik eder. Eğer şeytan bu eyleminde başarıya ulaşırsa bir adım daha ileriye giderek, son eylemine geçer ve bunalıma düşen kişiyi, “öl de kurtul” diye intihara teşvik ederek ahiretini kararttığı gibi dünyasını da karartmaya çalışır. Veyahut ta en yakınlarına bile zarar verdirebilir. Bunlarla ilgili haberlere her zaman rastlıyoruz. Bunların sebebi ise yeterince Kur’an-ın mesajından haberdar olmayışımızdan, Peygamberimizi yeterince tanımayışımızdan ve güçlü bir imana sahip olmayışımızdandır. Allaha ve ahiret gününe iman eden, Allah’ın iradesine tam teslim olan her müslüman başımıza gelen her sıkıntı ve musibetin dünyadaki imtihan sürecinin bir parçası olduğunu ve sabretmesi gerektiğini bilir.
Şeytan bir hırsızdır ve insan kalbinde en değerli cevher olan imanı çalmaya çalışır. Günümüzde, imanı konularda hemen her tarafta görülebilen şüpheler, şeytanın bu konuda nasıl hummalı bir şekilde çalıştığının ispatıdır. “Her kim Rahmanın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur. Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Ama onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Nihayet kıyamet günü huzurumuza gelince, arkadaşına: “Keşke seninle benim aramda doğu ile batı kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!” der. Onlara: “Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır…” (Zuhruf 36-39) “Rabbinden bir ‘beyyine’ üzerinde bulunan kimse, hiç o kötü ameli kendine süslü gösterilip de heva ve hevesleri ardına düşmüş kimseler gibi midir?” (Muhammed 14) “Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah’ı anmayı unutturmuştur. Onlar, şeytanın hizbidir. İyi bilin ki şeytanın hizbinde olanlar tam bir hüsrandadır.” (Mücadele 19) Şeytandan korunmanın yoluysa Allah'a sığınıp onun iradesine teslim olmaktır. “Şeytan seni ayartmak isterse Allah’a sığın, doğrusu o işitir ve bilir. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah’a sığınır ve hemen gerçeği görürler. (şeytanların) dostlarına gelince şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler sonrada yakalarını bırakmazlar .” (A’raf 200-202) Şeytan niçin yaratılmıştır? Denilebilir. İslam âlimlerimiz şeytanın yaradılışının bir takım hikmetleri olduğunu söylemişlerdir. Allah, varlıkları zıtlarıyla birlikte yaratmıştır. Böyle olmasaydı birini diğerinden ayırt edemez ve farkı fark edemezdik. Eğer şeytan yaratılmamış olsaydı Allah’ın rahmet mağfiret ve Settar gibi kemal sıfatları tecelli etmezdi. Yine şeytanın kandırması olmasaydı Allah'a ibadet ve salih amellerden söz etmek de mümkün olmazdı. Kalp Yüce Rabbimizin nazargâhıdır. İnsanı insan yapan ve değerli kılan tüm özellikler kalpte toplanmıştır. İçine Allah’ın (cc) nuru inmeyen kalp, özelliğini kaybederek şeytanın maskarası haline gelir ve Rabbimize karşı görevlerini de yapamaz hale gelerek, gururun, kibîrin, kînin, inkârın, isyânın ve kötü ahlaki meziyetlerin merkezi haline gelir. Manevi değerlerle tedavi edilmezse, gözler hakkı göremez, kulaklar hakkı duyamaz, kalp ve gönüllerde gerçekleri idrak edemez hale gelir. Rabbimiz nefsimizin, şeytanın ve şeytanın kontrolü altına aldığı insanların şerlerinden ve tuzaklarından sanan sığınırız.