Evlilik, bir heves değil, bir akittir. Eşler birbirlerine bir Ömür boyu" diyerek söz verip akitleşirler. Son zamanlarda moda olan evlilik tekliflerinde bile diz kırarak "Benimle bir ömür boyu evliliğe var mısın?" gibi sözlerle konuya giriliyor.
Gençler, sanıyorlar ki evlilik, iki gönül bir olunca tamamlanıyor. O, hayatın henüz lay-lay-lom kısmı. Hayat, ondan sonra başlıyor. İş, ev, düğün masrafları, gelenekler ve sonunda iki ailenin etkin simaları devreye girerler. Gençler, evliliğin iki kişi arasında olduğunu düşüne dursunlar, bir de bakarlar ki iki ailenin uzlaşması gerekiyormuş. Hatta işin bu kısmı, evlilik boyunca devam edecektir. Bunu hiç göz ardı etmemek lazım.
Falan filanla evleniyormuş deyince halkımız, "Bir yastıkta kocasınlar" diyerek dua ederler. Bazıları da "Bir nikahda kocasınlar" derler. Bence ikincisinin anlamı, daha derin.
Cicim ayları geçtikten sonra hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye başlarlar. Bazan bu süreç, çok kısa sürer. Beş on yıl birlikte yaşadıktan sonra evlenenler bile birkaç ay geçmeden soluğu mahkemede alıyorlar. Anlaşılması güç olay.
Mahkeme, iki tarafın da rızası üzerine tek celsede, bazan ikinci celsede eşlerin talebi üzerine boşanmalarına karar veriyor. Evlilik kurumunun devam etmeyeceğine kanaat getiren hakimin bu kararı, doğrudur ve yerindedir. Ancak boşanan kadın, eşinden önce tazminat, ardından da yüklü bir nafaka talebinde bulunuyor. Erkeğin maddi durumu iyi ise kendisiyle bir ay evli kaldığı eşine ömür boyu yüklü nafaka ödemek zorunda kalıyor.
Zengin veya aylık gelir yüksek kişilerle sırf ömür boyu nafaka alabilmek için evlenen kızların olduğunu duyuyoruz, hatta biliyoruz. Evlenmeden önce ev, daire, araba aldırıp üstüne geçiren, evlendikten sonra da bir çitil çıkartıp boşanan, yüklü nafakalarla basının diline düşen nice ünlülerin davalarını televizyon haberlerinde, magazin programlarında sıkça görmek mümkün. Bunlar, toplumda aile yuvalarının çatırdaması için kötü örnek olmaktadır. Aslında Radyo Televizyon Üst Kurulu, bu tür yayınları önleyici tedbirler almalıdır.
Her Adalet Bakanı değiştiğinde ömür boyu nafakayı ortadan kaldıracak tedbirleri alacağını söyleyerek işe başlıyor. Ancak aradan belli bir süre geçtiğinde bakandan olumlu adımlar atması beklenirken o da sessizliğe gömülüyor. Öyle anlaşılıyor ki gizli bir el, onu da engelliyor.
Şu anda bölücü örgütün güdümüne girmiş olan feministlerin borusu ötüyor. İstanbul Sözleşmesi'nden çıktığını söyleyen Türkiye'ye "Ömür boyu nafaka" dayatmasını kim yapıyor? Anlamak mümkün değil.
İstanbul'da bir aile mahkemesi, bir ay evli kalıp ayrılan kadına bir defaya mahsus 20.000 TL tazminata hükmedip ömür boyu nafaka talebini reddetmesini umut verici bir gelişme olarak görüyoruz.
İşin bir de başka yönü var. Ayrılan kadın, sigortasız olarak bir işte çalışıyor. Geçimini sağlayacak kadar kazanıyor. Ama işsizim diyerek nafaka almaya da devam ediyor. Ya da gayriresmi olarak birisiyle evleniyor. Sorulduğu zaman birlikte yaşıyoruz, diyorlar. Yasalar buna müsait. Eski kocasından nafaka almaya da devam ediyor.
Televizyonda bir şoför, gençlik yıllarında bir kadınla iki ay evli kaldığını, 40 yıldır nafaka ödediğini anlatıyordu. Her hangi bir sebeple nafaka bir iki ay gecikirse sırf bu sebeple hapse girdiğini söylüyordu.
Bu ve benzeri binlerce olay, televizyon haberlerine yansıdı. Bu yüzden hacizler, hapisler, hatta cinayetler bile haberler de geçer oldu. Bütün bunlara seyirci kalmak, etkili ve yetkili konumdakilere hala normal mi geliyor? Hiç mi inanç yapımızda ve aile kültürümüzde deneme evliliği diye bir şey yoktur. Günümüzdeki evliliklerin pek çoğu, maalesef deneme evliliğine benziyor. Daha düğün borçları bile ödenmeden ayrılıktan söz ediliyor. Bu boşanmaların pek çoğunda "Ömür boyu nafaka" garantisi söz konusu.
Bir vatandaş duyarlığıyla etkili ve yetkililere sesleniyorum. Lütfen aile kurumunu temelden sarsan bu uygulamaya bir son verin. Buna bir ölçü getirin. Evliliği süresi kadar nafaka gibi bir kıstas belirleyin. Bu zulme bir son verin. Feministlerin oyuncağı olmayın.