Yaşlıların Sebeb-i Ziyareti

Hastane ile en çok içli dışlı olan insanların genelde yaşlılar olduğu konusunda herkes hemfikirdir diye düşünüyorum. Çünkü sağlık problemlerinin sadece yaşlıları bulacağı gibi bir kanı var toplum üzerinde. Ancak her çeşit hastalığın tüm yaş gruplarında görülebildiğini unutmamak gerekiyor. Genç olmak hastalıklardan kaçmak anlamına gelmediği gibi yaşlı olmak da hep hastalıklarla ya da hastane ile mücadele etmek anlamına gelmiyor. Lakin genele baktığımızda yaşlı bireylerin hastaneyi sıklıkla ziyaret ettiğini görüyoruz. Peki, bu yaşlı bireylerin sebeb-i ziyareti nedir?

Yaşlı bireylerin hastaneyi bir uğrak yeri haline getirmesinin sebeplerine geçmeden önce şunu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Önemli ve takibi yapılması elzem olan hastalıklara sahip yaşlı bireyleri, biraz sonra bahsedeceğim konunun dışında tutuyorum. Şimdi, gelelim bazı yaşlıların sebeb-i ziyaretlerine… Etrafınızda sıklıkla ağrısının olduğundan şikayet eden kadın ve erkek fark etmeksizin yaşlı bireylere denk gelmişsinizdir. Belki de kiminizin dedesi kiminizin de büyükannesi bu durumu sıklıkla yaşıyordur. Evde adım başı "ah,vah!" ederek yaşamını sürdürmeye çalışan bu ileri yaşlı bireylerin ayda en az bir kere hastaneye yolunun düşmesi tesadüf değildir, elbette. Daha fazla ağrı çekmesine dayanamayan yakınları bu yaşlı bireyin ağrısına son vermek adına sağlık hizmetine başvurmayı uygun görüyor. Hastanede çeşitli tetkikleri yapıldıktan sonra bu geçmek bilmeyen ağrıların sebebi merak konusu oluyor. Doktor ve hasta yakınlarını buluşturan sonuç ekranında yazanlar ise büyük bir girdaba sebep oluyor. Neden mi? Çünkü yapılan tüm tetkikler sonucunda hastada hiçbir bulguya rastlanmıyor. Hasta yakınları "Nasıl olur doktor? Benim annem ağrıdan duramıyor!" dese de tahliller gerçeği yansıtıyor. Peki, doktoru ve hasta yakınını karşı karşıya getiren bu sonuç neyin nesi?

İşin bilimselliğine çok çomak sokmadan bu durumu şöyle açıklamayı kendimce daha doğru buluyorum. Evinizdeki yaşlı anne-babalarınız, dedeleriniz-büyükanneleriniz hayatları boyunca sahip oldukları çeşitli travmalarla, kaygılarla ve duygu bozukluklarıyla mücadele etmeye o yaşta da devam ediyorlar. Yaşlanınca herşeyden elini eteğini çekse de bir insan, içindeki stres ve dert yumağından sıyrılmış olmuyor. Görmüş ve geçirmiş olduğu her şey onda katmerlenerek psikolojik bozukluklara sebep olabiliyor. Yani, bedeninde var sandığı ağrılar aslında ruhunun derinliklerinden geliyor. Belki şeker hastası belki de tansiyon hastası lakin düzenli yapılan tetkiklerde hiçbir bulguya rastlanmıyorsa ortada psikolojik problemler olduğu akla gelmesi gerekiyor.

Genel olarak yaşlı bireylerde depresyonun sıklıkla görüldüğünü söyleyebiliyoruz. Bu adı konmamış ağrılar bu depresyonlardan da kaynaklı olabilir dersek de yanlış demiş olmayız. Ek olarak, tek başına yaşayan ve evlatlarını hastaneden hastaneye gören bazı yaşlılarda da çeşitli sebeplerden kaynaklı bu belirsiz ağrıların görüldüğünü düşünüyorum. Evladının kendisiyle sadece hasta olunca ilgilendiğini fark eden yaşlı bireylerde tespit edilememiş ağrılar görmek bizlere çok da şaşırtıcı gelmiyor. Küçük bir çocuk gibi ilgi açığını kapatmak adına hasta numarası yapmak o yaştaki bir kişi için garip olsa da işe yaramadığını söyleyemeyiz. Çünkü insan her yaşta bakıma, ilgiye ve sevgiye açtır ve beklediği ilginin gelmesi için beyni ve bedeni işbirliği yapabiliyor bazen. Çoğu zaman yaşlılar bu işbirliğinin farkında olmuyor ancak ardı arkası kesilmeyen ağrılarının tek çözümü evladının gelip kendisini hastaneye götürmesi olabiliyor.

Bakıldığı zaman sizlere çok yabancı bir hikayeden bahsetmiyorum aslında. Oldukça tanıdık bir ağrı bu! Evinizde olmasa da yakınınızda bir aile büyüğünüzün sürekli bacaklarının, başının ya da belinin ağrıdığını duymuşsunuzdur diye düşünüyorum. Ciddi ve teşhisi doğru konmuş hastalıkları bu olayın dışında tutarsak bu ne olduğu belirlenemez ağrıların psikolojik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum. Yaşamın telaşından sıyrılmış, emekli olmuş olsalar da yaşlılar hala depresyonun en sık görüldüğü yaş grupları arasında yer alıyorlar. Bunun çok sebebi olmakla birlikte ben başlıca sebepleri arasında yalnızlık, ölüm korkusu, gelecek kaygısı, atlatılamamış travmalar ve dahası olduğunu düşünüyorum. Özellikle evlatlarından ayrı yaşayan kadın yaşlı bireylerde bu ağrı şikayetlerini sıklıkla duyabiliyoruz. Diyeceğim o ki; eğer etrafınızda ağrılarının sebebi bilinmeyen bir büyüğünüz var ise onunla daha çok ilgilenebilirsiniz. Bu onun ağrı üzerindeki dikkatini zamanla alarak odağını değiştirecek ve ağrılarını daha az dile getirmesine sebep olacaktır. Bunlarla birlikte ağrı şikayetiyle başvurduğunuz hastanede herhangi bir bulguya rastlanmıyorsa, psikiyatri servisinden birilerine de hastanızı göstermenizde fayda olduğunu düşünüyorum. Son olarak, olayın iç yüzüne bakarsak yaşlı bireylerin en çok ilgiye ihtiyacı olduğu bir dönemde onları kendilerini dinlemeye itmemeliyiz. Yaşlılık, bilgelik olsa da yarısından fazlası çocukluktur. O yaşa gelene kadar çok görmüş, çok duymuş ve çok bilmiş olsalar da çok hissetmemiş olabilirler. Çünkü hissetmenin çoğu olmaz hiçbir yaşta. Hisler doyumsuz ve sonsuzluğa açtırlar. Onların hislerini beslemek bizlerin elinde ve yüreğinde olmalıdır. Bir çocuk davranışı sergileyen yaşlılar gördüğünüzde garipsememeyi öğrenmeli ve benimsemelisiniz. Çünkü bir yaşlıyı ortadan ikiye kessen yarısı bilge yarısı çocuktur. Zamanın döngüsünde gençlik elbisemizi çıkarıp yaşlanacağımızı göz önünde bulundurursak telefonla arayıp "Gel, beni hastaneye götür!" diyen annemizi babamızı daha iyi anlarız diye düşünüyorum. Bir ağrı, her zaman sadece ağrı olmayabiliyor. Belki de o ağrı birşeylerin bahanesidir. Ayaklarım ağrıyor diyen bir büyüğünüz belki de “Sana gelmek istiyorum, gelecek gücüm yok. Sen bana gel.” Diyor olabilir. Tekrar ediyorum; her ağrı sadece ağrı olmayabilir ve yaşlılığın yarısından fazlası ağrılı bir çocukluktur. Saçı beyaz, beli bükülmüş çocukların ağrısını da ancak ve ancak kendi çocuklarının dindirdiğine inanıyorum. Sevgiyle kalın…