İnsan, iyilik ve kötülüğü işlemeye meyilli olarak yaratılmıştır. İradesini kullanarak iyiliği de kötülüğü de seçebilir. Kötü amaller işlerse elbette günah kazanır. Bundan arınmanın yolu, yalnız Allah'a yönelmek, sadece ondan af dilemek yani tövbe etmektir.
Tövbe; sözlükte geri, dönmek, dönüş yapmak demektir. Dini literatürde tövbe; günahtan dönüp Allah'a yönelmektir. Tövbe, ruhun Allah'a açılışını ve yükselişini hedefleyen duaya benzer. Duada da aczimizi ve taleplerimizi yalnız Allah'a arz eder ve yalnız O'ndan dileriz. Zira İslam'da itiraf, yalnız Allah'adır. Hıristiyanlıkta olduğu gibi bir din adamına itirafta bulunarak günah çıkartmakla, günahlardan arınmak mümkün değildir.
Gazzali, insanın hiç hata yapmamasının imkansızlığına işaret eder ve hatadan dönmenin erdem olduğunu söyler. Zira tövbe, imanın tezahürüdür. Bezm-i elestte Allah'a verilen sözün hatırlanması ve yapılan ahdin tazelenmesidir. Günah işleyen kimse tövbe ettiği takdirde insanlık karakteri aksi takdirde şeytan karakteri ortaya çıkar.
Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın üç ismi geçmektedir ki bunlar hep tövbeyle ilgilidir. Gafur (Günahları bağışlayan), Gaffar (Günahları çok çok bağışlayan), Tevvab (Tevbeleri kabul edip günahları af eden).
Günahlardan vaz geçmenin başlangıcı, pişmanlık duymaktır. Hz. Peygamber (sav): "Pişmanlık duymak, tövbenin kendisidir." Buyuruyor. Günah karşısında müminin halini de şöyle izah ediyor:" Mümin, işlediği küçük bir günah bile olsa tepesinde dikilip üzerine düşeceğinden korktuğu küçük bir dağ gibi görür. Buna karşılık günaha kanıksamış kimse onu, burnunun üzerinden geçen sinek gibi kabul eder." (Buharı-Davud)
Peygamberler, günah işlemezler. Onun için tövbe etmelerine gerek yoktur diye düşünmeyelim. Peygamber Efendimiz (sav), "Ey insanlar, Allah'a tevbe ve istiğfar edin. Zira ben, günde yüz kere tevbe ediyorum" diyor. Onun bu hali, bize örnek olmalıdır. Ancak tövbe, sadece dille yapılmamalıdır, yürekten ve bütün içtenliğiyle olmalıdır. Bir hadiste "Dille bağışlanma dileyip günahta ısrar eden kimse, Rabbi ile alay eden kimse gibidir." Buyuruluyor.
Daha gencim, ileride tövbe ederim demek, günah işlemeye devam edeceğim anlamına gelir. Yaşlı kimsenin tövbe etmesi elbette iyidir. Ama gencin tövbe etmesi daha iyidir. Zira Yüce Allah: "Ey iman edenler, hepiniz toptan Allah'a tövbe ediniz ki korktuğunuzdan emin umduğunuza nail olasınız." (Nur-31) buyuruyor.
Allah, inkar ve şirki (ortak koşmayı) affetmez. "Şüphe yok ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar" (Nisa-48)
Ebu Hureyre ve Abdullah b. Mesut'tan nakledilen bir kutsi hadiste şöyle buyuruluyor:
"Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: Ben merhamet ve şefkat açısından kulum beni nasıl düşünüp algılıyorsa öyleyim. O beni nerede hatırlayıp anarsa ben oradayım. Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim."
Öyleyse benim günahım çok, kurtulacak halim yok gibi korkulara kapılmamak gerek. Zira Allah kullarının günahlarını affetmeye hazır. Yete ki kul, ihlasla tövbe etsin.
"Deki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Zümer-53)
Peygamber Efendimiz (sav)de "Günahtan tam tövbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibi olur" buyurmaktadır. Bir kutsi hadiste de Yüce Allah "Rahmetim, gazabımı geçmiştir (kuşatmıştır)" buyurmaktadır. (Buhari-Müslim)
Cenab-ı Hak, kimseye azap etmek istemez. Af dileyeni af eder, tövbe edenin tövbesini kabul eder. Mevlana der ki: "Bir günah işlediğin zaman Allah'ın rahmetinden ümidini kesme. Üzerine sürülen günah kirini tövbe ve istiğfar suyuyla yıka."
Gazali, tövbenin Allah nezdinde kabul olmasının şartlarını şöyle sıralar: "-Nedamet, pişmanlık, 2-Günahı terk etmek, 3-Tekrar işlememek, 4-İyi amel işlemek suretiyle geçmişteki hataları telafi etmek.
Salih amelin bir ayette günahları giderdiği ifade edilir. (Bak: Hud-114) Diğer ayette de kötülükleri iyiliklere çevirdiği belirtilmiştir. (Bak-Furkan-70) Ancak burada kul hakkı istisna tutulmuştur.
İbni Kayyım el-Cevziyye der ki:"Tövbenin kabuli için günahlar kul hakkıyla ilgili olmayıp sadece ilahi haktan ibaretse ve bunların içinde namaz oruç gibi kazası mümkün olan farz ibadetler varsa bunlar kaza edilmelidir."
Bilindiği üzere kul hakkı, ancak sahibine ödemekle biter. Zamanında kula olan borcunu ödemeden, yahut onunla kırgınlığına sebep olan konuda helalleşmeden ahirete intikal eden kimsenin bu günahını Cenab-ı Hak affetmeyeceğini ifade ediyor. Bunu Hz. Peygamber (sav)de şöyle açıklıyor: "Müslüman kardeşinin malına veya şeref ve namusuna yönelik günah işleyen kimse, altın ve gümüşün bulunmadığı gün gelmeden önce ondan helallik dilesin. O gün dünyada kötülük yapan kimsenin sevapları varsa, haksızlığı kadar alınıp mağdura verilir. Yoksa onun günahlarından alınıp berikine yüklenir." (Buhari, Müslim) Bu konu "Müflis" hadisinde daha ayrıntılı geçmektedir.
Hz. Peygamber (sav), ölüm sancılarının başladığı andan itibaren yapılan tövbelerin kabul edilmeyeceğini defalarca açıklamıştır. Cenab-ı Hak da "Kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca "Ben şimdi tövbe ettim" diyenler ile kafir olarak ölenler için kabul edilecek tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır." Buyurmaktadır.
Tövbe, yalancıların sadece dil ile yaptıkları tövbe gibi olmamalıdır. Tövbe, kalpten inanarak samimi bir dönüş şeklinde olmalıdır. Cenab-ı Hak: "Ey iman edenler, samimi bir tövbe (Tevbe-i Nasuh) ile Allah'a dönünüz." (Tahrim-8) buyurmaktadır. Tevbe-i Nasuh'un zıddı, tekrar tekrar günaha dönmektir.
Tevbe-i Nusuh yani halis ve samimi tövbe konusunda İmam Muturidi şöyle der: "Kişinin yaptığı kötülüğe kalben pişman olması, bir daha işlememeye azmetmesi, elini günahtan çekmesi, diliyle Allah'tan bağışlanma talep etmesi, daha önce günahla zevk duyan bedenini bu zevkten kesin olarak uzaklaştırma yoluyla kullanmasıdır."
Unutmayalım ki insan, günah işlemeye meyillidir. Allah'tan ümit kesmemelidir. Tevbe edip yine O'na yönelmelidir. Çünkü Allah; çok merhametlidir, çok bağışlayıcıdır, tövbeleri de kabul eder.