Cumhuriyet Halk Partisi Çorum İl Başkanı Av. Dinçer Solmaz, iktidar partisinin, milyonlarca işçiyi ilgilendiren asgari ücreti yüzde 27 artışla 28 bin 75 lira olarak açıklamasına tepki göstererek, “2026 geçim yılı olamayacağına göre, 2026 seçim yılıdır” dedi.
Günümüzde resmi açlık sınırının 30.000 lira olduğunun altını çizen Solmaz, “Asgari ücret tarihimizde ilk kez, açlık sınırının altında açıklanmıştır. Defalarca uyardık, işçinin hakkı olan 39.000 lirayı istedik. Ama salonlara hapsolan Ak Parti sokağın sesini duymadı, 2026’nın sefalet yılı olacağını bugünden ilan etti. Bu ülkede havaalanını, köprü, yol işleten zenginlere geçiş garantisi var ama asgari ücretlilere geçim garantisi yok. İşte Ak Parti’nin kara düzeni budur!” ifadesini kullandı.
Çorum’da ev kirasının ortalama 15 bin lira düzeyinde olduğu, pazar filesini doldurmanın artık lüks hale geldiği, mutfakta boş tencerelerin, boş dolapların insanları umutsuzluğa sürüklediği, çocukların okul masraflarının dahi karşılanamadığı, faturaların ödenemediği bir dönemin yaşandığına vurgu yapan Solmaz, “Vatandaş artık fedakârlık yapacak durumda değildir” diye konuştu.
İktidarın milyonlarca emekçinin, alın teri ile geçinen insanın başını öne eğdirecek bir karara imza attığına dikkati çeken Solmaz, artık sandığın kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
2026 yılının geçim yılı olamayacağına göre seçim yılı olması gerektiğinin altını çizen Solmaz, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Açıklanan 28.075 TL’lik asgari ücret, saray iktidarının emekçiyle alay ettiğinin apaçık göstergesidir. Bu düzenin mimarları, çıkıp bu rakamı “müjde” diye anlatıyor. Buradan açık bir çağrı yapıyoruz: Bu müjdeyi verenler, bir ay boyunca bu ücretle geçinmeye çalışsın. Kirasını ödesin, mutfağını doldursun, çocuğunu okula göndersin, faturalarını yatırsın. O zaman görelim bu “müjde” kimin boğazında düğümleniyor. Bugün Türkiye’de açlık sınırı bu rakama dayanmışken, iktidarın belirlediği asgari ücret; emeği koruyan değil, yoksulluğu yöneten bir ücrettir. İktidar, yıllardır yaptığı gibi yine enflasyonun, krizin ve yanlış ekonomi politikalarının faturasını emekçiye kesmiştir. Bankalar, yandaş müteahhitler ve rant çevreleri korunmuş; geçim derdindeki milyonlar yine kaderine terk edilmiştir. Bu, sözde zam; emekçiye kemer sıktırmak, işçiye sabır telkin etmek; saraya, israfa ve lükse dokunmamaktır. Bu ülkenin işçisine reva görülen 28 bin lira “rasyonel” sayılırken, sarayın günlük milyonluk harcamaları bu iktidara göre sorgulanamazdır. Bir günde sarayda harcanan parayla kaç asgari ücretlinin bir aylık maaşı ödenmektedir? Bir uçağın, bir konvoyun, bir sofranın bedeli kaç işçinin emeğine denktir? Tasarruf emekçiden değil, saraydan başlamalıdır. Ama bu iktidar tercihini bir kez daha milletten değil, kendinden yana kullanmıştır. Hangi pazarda, hangi markette, hangi kirada bu ücret yetmektedir? Hangi işçi bu parayla insan onuruna yakışır bir yaşam sürebilmektedir? Bu düzen sürdürülemez. Bu adaletsizlik kabul edilemez. Bu ücret ne vicdanla ne de akılla açıklanabilir. Vatandaş artık fedakârlık yapacak durumda değildir. Emekçinin sırtına basarak ayakta kalmaya çalışan bu iktidar, yarattığı yoksulluğun altında kalacaktır.”




