Kapitalist ekonomi sistemini oluşturanlar, eski sistemin sürdürülemez olduğunu gördüğünden günümüzde yeni dünya düzenini tasarlamaya çalışıyor ancak tarihsel bir perspektiften bakıldığında bu çabaların endişe ve belirsizlik duygusu neticesinde hız kazandırıldığı görülüyor. Mevcut ekonomik sistemlerin meydana getirdiği dengesizlikler, sosyal adaletsizlikler ve  toplumsal çöküşler, sistemin geleceğine dair büyük bir kaygı oluşturuyor. 200 yıldan fazla bir süredir denenmemiş olan tek düzen, adil ve ahlaki iktisat sistemidir. Bu sistem, insanlığa toplumsal adalet, bireysel haklar ve ekonomik refah çözümlerini  sunmaktadır. Toplumların insani değerleri bir bir çökerken, çözüm için adil düzeni isteyecek kitleler, günümüz güçlü sistem kurucularının önüne geçebilecek güce sahiptir. Bu kitleler, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel adalet arayışı içindedir. Adil ve ahlaki bir düzen, insanlık değerlerini yeniden yeşertecek ve bireylere en kamil seviyede insani bir yaşam sunacaktır. Adil ve ahlaki topluluk düzeni, bireylerin refahını sağlarken toplumsal dengeyi de gözeten bir sistem sunar.

Gelecekte, büyük kitlelere karşı gelemeyecek küçük grupların yeni dünya düzenini yaşanabilir bir şekilde kuramayacağı açıktır. Bu durum, güçsüz çoğunlukların daha çok çabalaması gerektiğini gösterir. İnsanlar hangi inançtan olursa olsun, adil düzen sayesinde huzur  ve refah içerisinde yaşayacakları için bu düzeni savunacaklardır. Dolayısıyla, adil ve ahlaklı iktisat, yalnızca bir ekonomik model değil, aynı zamanda toplumsal bir gereklilik olarak da değerlendirilebilir. Değerlerimizin güçlenmesi için kader düzleminde büyük sorunlarla talim yapıldığı dönemden geçmekteyiz. Tarih boyunca bizler, çeşitli zorluklar ve krizlerle karşılaşmış, bu süreçte toplumsal dayanışma, sabır ve azimle birçok badireyi aşmayı başarmışızdır.Bu tür zorluklar, toplumlarımızı uzun vade de daha da güçlü kılmıştır. Kaderin,bizlerin güçlenmesi için sunduğu bu zorluklar, aslında birer fırsat olarak değerlendirilmelidir.

OK GERİ ÇEKİLMEDEN ATILMAZ,  NE KADAR  ÇOK GERİ ÇEKİLİRSE  O KADAR UZAĞA GİDER

Özellikle günümüzde yaşanan çatışmalar, sosyal adaletsizlikler ve siyasi istikrarsızlıklar, toplumsal değerlerin yeniden düşünülmesi için bir zemin oluşturmuştur. İnsanlığın özündeki adalet, ve insan-canlı hakları gibi kavramlar, bu zorluklarla başa çıkmak için bizden olmayanlarla da aynı safta buluşmamızı sağlayacak unsurlar olacaktır. Bizlerin, bu zorlukları aşmak için kendi değerlerimizi daha güçlü bir şekilde savunmamız gerekmektedir. Günümüz sorunlarının neredeyse tamamı, özgürlük ve demokrasi adı altında toplumsal mühendislik ile güçlü azınlığın güçsüz çoğunluğa ezdirilmesinden meydana gelmektedir. Bu durum, adaletin ulaşılamaz bir noktaya gelmesine yol açmaktadır. Savunduğumuz adil düzen, bu adaletsizliklere net ve kesin çözüm sunar; bireylerin haklarını gözeten, sosyal adaleti dengede tutan ve genel refahı hedefleyen bir yaklaşım sunar. Mevcut sistemin tüm krizleri, ortaya atacağımız yeni iktisadi düzenin ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor. İnsanlar, barış ve refah arayışında alternatif bir düzen arayışına girerken, bu süreçte öz değerlerimizin daha fazla öne çıkması için çaba gösterilmesi gerekmektedir. Gelecek belirsizlikler içinde şekillenirken, insani değerlerin yeniden canlanması ve toplumsal adaletin sağlanması için her alanda güçlenmek bizim sorumluluğumuzdur.

(https://www.corumhakimiyet.net/egazete)  21.09.2024 tarihli  "insana uygun şehirleşme ve yaşam incelemesi"  makalesini okuyabilirsiniz)