Doğa düzeni gereği insan, en küçük sosyal yapı olan ailenin içine doğar ve böylece ömrümüz boyunca sürecek kişilerarası ilişkiler de başlamış olur. Çekirdek ailede filizlenen ilişki tarzımız zamanla akrabalar, arkadaşlar, komşular, yolda karşılaştığımız insanlar ve bulunduğumuz her sosyal çevrenin etkisiyle şekillenir. Pozitif psikolojinin de vurguladığı gibi olumlu duygu, düşünce ve davranışlar öğrenilebilir, geliştirilebilir ve böylece ilişki tarzımız da zamanla değişir. Aslında sosyal çevremizin tarzı belirlenir. Hayatımız boyunca bazen biz destek alır, bazen de başkasına destek veren oluruz.

Nasıl ki hayatta kalabilmek için bebeklik döneminde anne baba bakımına ihtiyaç duyuyorsak, anlamlı ve doyumlu bir yaşam için de diğer insanların varlığına ihtiyaç duyarız. Sosyal destek, yaşamın yalnızca zor zamanlarında değil sıradan günlerinde de nefes alan önemli bir ihtiyaçtır. Duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımız sosyal bir bağlama oturduğunda derinleşir ve gerçek hâlini bulur. Bir başarının annemizle paylaşıldığında olgunlaşması, güzel bir haberin arkadaşımızla kutlandığında daha çok neşe vermesi bunun en doğal örneğidir.

Ancak özellikle kayıpların yaşandığı, stresin, endişenin, çaresizliğin arttığı kriz dönemlerinde sosyal destek çok daha belirleyici bir hâle gelir. Sevilen birinin ölümü, ciddi bir sağlık sorunu, iş veya para kaybı, boşanma ya da aldatılma gibi güven kırıcı deneyimler; kişinin duygusal dayanıklılığını zorlayan yaşamsal dönemlerdir. Aynı şekilde evlilik, gebelik, doğum gibi olumlu görünen fakat yoğun dönüşüm içeren süreçler de yeni rollerin benimsenmesini gerektirdiği için zorlayıcı olabilir. Eş, anne, baba gibi kimliklerin hayatımıza eklenmesi her ne kadar mutluluk barındırsa da güçlü bir uyum süreci gerektirir. Bu dönemlerde elimizden tutan, varlığıyla bizi sakinleştiren, yanındayım diyen insanların oluşturduğu sosyal destek ağı, yaraları daha hızlı sarmamızı sağlayan en güvenilir kaynaklardan biridir.

Sosyal destek yalnızca zor zamanlarda alınan bir güç değildir. Aynı zamanda başkalarına sunulduğunda kişiye anlam da kazandırır. İhtiyaç duyduğumuz desteği bir gün başkasına verebilmek, ilişkileri karşılıklı olarak derinleştirir. Dayanışma, insan olmanın en sade hâlidir. Kimi zaman bir kahve buluşması kimi zaman bir telefon konuşması ya da sadece "Seni düşündüm." demek bile bir insanın yükünü hafifletebilir. Arkadaşlık, uzaklık ya da yakınlık gibi fiziksel ölçütlere bağlı değildir. Varlığıyla iyileştiren bir bağdır ve mutluluğun en sessiz ama en güçlü bileşenlerinden biridir.

Zor zamanlardan geçen birine destek olurken çoğu zaman aklımız çözüm bulmaya kayar. Mevcut koşulları düzeltmeye çalışmak iyi niyetli bir çabadır. Ancak bazen sadece orada bulunmanın ve acı çeken birine eşlik etmenin gücü, tüm çözümlerin önüne geçer. Çünkü insanlar kriz anlarında çoğu zaman "ne yapmaları gerektiğini" duymaktan çok yalnız olmadıklarını hissetmek isterler. Bu nedenle birinin yükünü hafifletmenin en etkili yolu çoğu zaman onunla aynı yerde, aynı duygunun içinde, aynı sessizliği paylaşmaktır.

Destek olduğumuz kişinin kendini ifade edebilmesi için kullandığımız dil de büyük önem taşır. Sadece evet-hayır cevabı alınabilecek sorular, kişinin duygularını açmasını zorlaştırabilir. "İyi misin?" diye sormak çoğu zaman sohbeti kapatırken "Ne düşünüyorsun?" gibi açık uçlu sorular duyguların akmasına alan açar. Kişi paylaşmaya başladığında ise yapılacak en kıymetli şey dikkatle, ilgiyle ve yargısız bir şekilde dinlemektir. Güven, çoğu zaman tam da bu anda kurulur.

Birine destek olmak, onun acısını sürekli gündemde tutmak anlamına gelmez. Aksine, kişinin yaşadığı zor duyguları yok saymadan konuyu değiştirmeye çalışmak da bir destek biçimidir. Çünkü bazı insanlar kendi başınayken acıdan başka bir şeye odaklanamazken eşlik eden birinin varlığıyla zihnini rahatlatabilecek başka alanlar bulabilir. Bu, kısa süreli bir mola gibidir. İnsana nefes aldırır, toparlanma için yer açar.

Kriz dönemlerinde merakla sorular sıralamak, karşı tarafın zaten hassas olan sınırlarını daha da zorlayabilir. Bu nedenle kişisel merakı bir kenara bırakmak, kişinin ritmine ve hızına saygı duymak önemlidir. Bu yaklaşım, yaşanan sorunları ortadan kaldırmasa da destek verdiğiniz insana önemsendiğini, görüldüğünü ve daha az yalnız olduğunu hissettirir. İşte bu his, iyileşmenin en güçlü yapı taşlarından biridir.

Bu süreçte yönlendirmelerden ve istenmedikçe verilen tavsiyelerden uzak durmak da kıymetlidir. Ancak bu, hiçbir şey teklif edemeyeceğiniz anlamına gelmez. Tavsiye vermek ile birlikte yapabileceğiniz bir şeyi önermek arasında önemli bir fark vardır. "Bence şöyle yapmalısın" cümlesi baskı yaratabilirken, "İstersen beraber bir yürüyüş yapabiliriz" demek hem eşlik eder hem seçenek sunar. İnsan zor zamanlarında çoğu zaman yönlendirilmek değil desteklenmek ister.

Özetle, sosyal desteğe sahip olabilmek insan için önemli bir güç ve ayrıcalıktır. Kıymetli olan ise bu desteği karşılıklı sağlayabilen insanlara rastlamaktır. Ben de bu yazıda çevresinde gördüğü yaraları sarmaya, güç vermeye ve varlığıyla iyileştirmeye sosyal destek olan Berfin'e varlığı için teşekkür ederim. İyi ki doğdun, iyi ki varsın.