Geleceğin ne getireceğini bilmemek, umudun var olma sebebidir."
Jean Paul Sartre
Kontrol edemediğimiz bir dünyada güçlü kalabilmenin sırrı ne?
Düşündüğümüzde bundan beş yıl önce hayatımızın bugünkü hali aklımıza gelir miydi? Belki hiç planlamadığınız bir şehirde yaşıyorsunuz, belki de hiç hayal etmediğiniz bir mesleği yapıyorsunuz. İşte bu yüzden, belirsizlik yaşamın en temel gerçeklerinden biridir. Ancak teknoloji ve hız çağında, belirsizlik karşısında gençler hiç olmadığı kadar zorlanıyor.
Bugünün gençleri, "yarının ne getireceğini" eskisinden daha fazla sorguluyor. Meslekler hızla değişiyor, iş dünyası dönüşüyor, ilişkiler bile daha kırılgan hale geliyor. Sosyal medyada sürekli bir karşılaştırma halindeyiz. Gençler hayatlarının net bir çizgide olmasını istiyor. Ama hayat düzeni ne yazık ki böyle işlemiyor. Hayatın tek kesinliği, belirsizliğin var olmasıdır.
Peki belirsizliğe tahammülsüzlük ne demek? Kısaca, geleceğe dair bilinmezlik karşısında duyulan aşırı kaygı ve bu duruma dayanamama halidir. Araştırmalar gösteriyor ki, belirsizliğe tahammül edebilen bireyler hem psikolojik açıdan daha sağlıklı hem de daha dayanıklıdır. 2022'de yapılan bir araştırmaya göre, belirsizliğe tahammülü yüksek gençlerin psikolojik iyi oluşu diğerlerine göre daha yüksektir.
Ancak teknoloji çağının sunduğu hız, sabırsızlığı artırıyor. Anında mesaj, sınav sonucu, sosyal medyadanbeğeni beklentisi sabırsızlığı artırıyor. Bu hız, belirsizliğe tahammülü düşürüyor. Sonuç olarak ortaya kaygı bozuklukları, tükenmişlik, mutsuzluk çıkıyor.
Peki bu durumun çözümü var mı? Öncelikle, kabul etmektir. Hayatın her anını kontrol edemeyeceğimizi anlamak, zihinsel özgürlüğün ilk adımıdır. Anda kalma egzersizleri, gençlere "şu ana" odaklanmayı öğretir. Esnek plan yapmak, alternatif senaryoları düşünmek de önemli bir beceridir.
Bu konuda ebeveynlere de büyük bir görev düşmektedir. Hayata hazırlanan gence sürekli "Her şey yolunda gidecek" demek yerine, "Her şey yoluna girecek, birlikte çözeriz" mesajını vermek çok kıymetlidir. Çünkü garanti cümleler değil, güven veren ilişkiler belirsizlikle baş etmede asıl güç kaynağıdır. Bu nedenle ebeveyn eğitimleri ayrı bir önem taşımaktadır. Anne babalar, çocuklarına aşırı korumacı yaklaşmak yerine, sınırları aşmayan hataları yapmalarına izin vermeyi öğrenmelidir.
Bu noktada eğitim sistemine de büyük iş düşüyor. Belirsizlikle başa çıkma, sadece psikoloji derslerinde değil, yaşam becerileri programlarında da işlenmelidir. Üstelik bu sadece ilkokul ya da lise düzeyinde kalmamalıdır. Yükseköğretimde de öğrencilerin bu beceriyi geliştirecek dersler alması sağlanmalıdır. Çünkü üniversite yılları gelecek kaygısının da etkisiyle belirsizliğin en yoğun hissedildiği dönemlerden biridir.
Unutmayalım: Belirsizlikten kaçamayız ama ona hazırlanabiliriz. Okullardan ailelere kadar herkesin bu konuda farkındalığı artmalıdır. Belirsizliği yönetebilen gençler, geleceğin güçlü bireyleri olacaktır. Hayat sürprizlerle dolu; mesele, sürprizleri yönetebilmeyi öğrenmektir.
Son olarak belirsizliğe tahammül, sadece bir kişilik özelliği değil aynı zamanda psikolojik iyi oluşun en önemli bileşenlerinden biridir. Çünkü zihnimiz, sürekli kontrol arayışıyla çalışır; kontrol edemediğimiz durumlar karşısında kaygı üretir. Oysa hayatın belirsizliklerle dolu olması, doğanın bir gerçeğidir. Geleceğin tamamen net olmasını beklemekhem gerçekçi değil hem de yıpratıcıdır. Araştırmalar, belirsizlikle barışık yaşayan kişilerin stres düzeylerinin daha düşük, mutluluk ve yaşam doyumlarının ise daha yüksek olduğunu gösteriyor. Psikolojik iyi oluşu artırmanın temel yollarından biri, belirsizlik karşısında esnek düşünmeyi öğrenmektir. Çünkü belirsizliği kabul etmek, kontrolü kaybetmek anlamına gelmez; aksine, enerjimizi değiştirebileceğimiz noktalara yönlendirmemize yardımcı olur. Hayatın değişken ve sürprizlerle dolu olması normaldir; bu gerçeği kabul edenler, değişimi tehdit değil, fırsat olarak görür.