Yeni yıl ile birlikte yılsonu gerçekleşmeleri ve geçen yıldan kalan küresel sorunların bazı netleşmelerini görebiliyoruz. Yurt dışı piyasalarda artan bir resesyon beklentisi ile merkez bankalarının bu beklentiye vereceği kararlarla nasıl etkileyeceği konuş gündemde kalmaya devam ediyor. Geçen hafta açıklanan ABD Tarım dışı istihdam (TDI) veri setinde ABD'de hala ekonomik aktivitenin yerinde olduğunu görüyoruz. Saatlik kazançlarda yaşanan aylık bazlı yüzde 0,4 seviyesinden yüzde 0,3 seviyesine geri çekilmeye rağmen beklentilerin üzerinde açıklanan TDI verisinin 200 Bin artması beklenirken bir önceki gün Özel sektör istihdam piyasasında olduğu gibi beklentileri aşarak 223 Bin kişi olarak açıklanması sürpriz olarak değerlendirildi. Diğer taraftan Amerika merkez bankası (Fed) için en önemli başlıklar arasında yer alan istihdam piyasası, işsizlik oranının yüzde 3,5 seviyesine geri çekilme yaşamasıyla diğer bir güçlü ekonomisi görünümü sergiledi. Bu gerçekleşmeler sonrasında ise özellikle ABD dolarının değer kaybettiğini ve ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 3,55 seviyesine kadar geri çekildiğini gördük. Bu gelişme çok beklenen bir fiyatlama değildi. Anlaşılan yeni yılda açıklanan veriler bir kenara merkez bankalarının resesyon endişesine göre faiz artışlarını sonlandıracağı beklentisi satın alınmaya devam edilecek. 
Yurt dışı ile yurt içinin beklentileri geçen yılda olduğu gibi bu yılda da değişik olmaya devam edecek. Özellikle yurt dışı siyasi kutuplaşmanın etkisinde kalmaya devam ederken Rusya-Ukrayna arasında yaşanacak gelişmelerin siyasi sonuçları kadar ekonomik sonuçlarını da tartışmaya ve bir sonuca bağlamaya çalışmaya devam ederken kendi ekonomilerinde ayrışmaları da düzenlemek için merkez bankalarının kararlarına odaklanmaya devam edecekler. Yine geçen hafta ABD'de Temsilciler Meclisi başkanlık seçimlerinde partilerin ve üyelerin fikir ayrılığa düşmesi sonucunda ABD seçimlerinin de çok heyecanlı ve beklentilerinin piyasada oynaklığın artmasına neden olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Avrupa'da ekonomi seçimlerinin daha fazla protestolara sahne olması ve belki de yönetim dengelerini değiştirmesi beklenebilir. İngiltere bu gelişmeler içinde özellikle Brexit sonrasında beklentilerini karşılayamamış, çıkış süreci sonrası daha iyi bir konumda olabileceği düşünülen ülke durumundaydı. Siyasi dengesizliğin ekonomik açıdan resesyon riskinin en yüksek olan ülke konumunda olması ile birlikte bu yıl ekonomik ve siyasi sıkıntılarını çözme noktasında en fazla zorlanabilecek ülke konumunda olacağını söyleyebiliriz.
Gelelim yurt içine yıl kapanışı ve yeni yıla başladığımız şu günlerde asgari ücret, memur ve emekli maaşlarında yapılan düzenlemeler, öncesinde Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesinin netleşmesi ve bu hafta mecliste görüşülecek gibi konuların netleşmesi sonrası piyasa seçime odaklanmış gözüküyor. TCMB son yaptığı değişiklik ile birlikte Liralaşmayı güçlendirmek adına yayınladığı basın duyurusunda liralaşma politikasının devamı olarak bankalardaki toplam mevduatın yüzde 60 Türk Lirası'nda olması noktasında düzenleme getirdi. Konut projelerinin hızlandığını ve düşük gelirlilere yeni konut projeleri ile destek verilirken, orta düzey gelirlilere de düşük faiz oranları ile konut sahibi olma düzenlemesi getirildi. Bu gelişmelerin ardından seçimin çeşitli nedenlerde öne alınabileceği beklentisi ile seçim atmosferine piyasaların girdiğini söyleyebiliriz. 
Önümüzdeki dönemde çeşitli varsayımlar ve senaryolar üzerinden seçim öncesi ve sonrasında olabilecek değişimlere siyasetin ve ekonominin nasıl karşılık vereceği yönünde yorumlar yapılacağını göreceğiz. Mevcut durumda TCMB politika faizi yüzde 9 seviyesinde, 
enflasyonda baz etkisinin enflasyonu aşağı yönlü çekmeye başladığını çok sert bir şekilde görüyoruz ve Ocak ayı enflasyonu ile beraber aşağı yönlü enflasyon hareketinin yıllık bazlı seçime kadar devam edeceğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan büyümeyi desteklemek amaçlı düşük faizli Kredi Garanti Fonu (KGF) devreye alınarak Kobileri kredi desteği sağlanarak bireylerin ve kurumların yatırım ve gelir artışı konusunda soru işaretleri giderilmeye çalışıyor. Bütün bu gelişmeler seçimin tarihi net olarak belirli olmasa da 4-5 ay içerisinde gerçekleşecek seçim atmosferine en azından siyasi açıdan girildiğini ve çok hareketli bir seçim dönemi yaşayacağımızı bize gösteriyor.
Bu duruma piyasaların verdiği tepkiye baktığımızda kurda atılan Liralaşma adımları ile 3 aydır devam eden yatay fiyatlamanın devam ettiğini söyleyebiliriz. İhracatçı firmaların kurda yukarı yönlü beklentileri devam ederken Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati kurda dengeli fiyatlamanın ve öngörülebilirliğin devamı noktasında adımlar atılmaya devam edileceğini söyledi. Tahvil faizlerinde özellikle 2 yıllık gösterge tahvile baktığımızda 8 Haziran 2022 tarihinde yüzde 27,16 seviyesinde olan tahvil faizinin 2 Ocak 2023 tarihinde yüzde 8,15 ve 6 Ocak 2023 tarihinde ise yüzde 8,42 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu faiz oranı TCMB'nin uyguladığı politika faizinin de altında. Mevduat faizleri enflasyon dikkate alındığında hala reel getiri anlamında çok fazla yatırımcı ilgili çekmezken, geçen yılın en yüksek getirisine sahip Borsa İstanbul'da geçen hafta endeks 2 kere aynı gün devre kesici yaşamasına rağmen haftalık kapanışı 5,300 endeks seviyesi üzerinde kapattı.
Sonuç olarak baktığımızda Siyasi arenada seçim atmosferine açıklamalar ile birlikte kesin olarak girdiğimizi söyleyebiliriz. Piyasalarda ise seçim tarihi tam netleşmemesine rağmen ne çok fazla iyimserlik ne de çok fazla risk algısında bozulma olduğunu söyleyebiliriz. Piyasalar her senaryo içinde kendi iyimser ve kötümser senaryolarını ve beklentilerini oluşturacaktır. Bir gerçek var ki piyasalarda daha iyi bir alternatif oluşmadığı sürece Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) son açıkladığı verilerine göre 3 Milyon 890 Bin kişiye ulaşan yatırımcı sayısı ile Borsa İstanbul seçim atmosferinde de yerli yatırımcının en fazla ilgi duyacağı piyasa olarak karşımıza çıkıyor.